Helal Sertifikalı Gıda Kültürü

Prof Dr Mehmet Ali Kaşlıoğlu

(Gıda ve Beslenme Bilimi Uzmanı)

 

Dini bakımdan hassas olanlar Müslümanlar tarih boyunca, yiyecek ve içeceklerine dikkat etmişler ve her zaman helal sertifikalı gıda (HSG) arayışları içinde olmuşlardır. Ancak dini hayat şartlarını kendilerine yaşam tarzı yapan insanlar için son 30-50 yıl içinde zorluklar yaşamışlardır. Dolayısı ile bunlarda bir arayış içinde olup kendilerini kuşkulu bir yaşam içinde buldular. Böylece bazı gazlı içeceklerde alkol olup olmadığı, etlerin temiz ve İslami usullere göre kesilip kesilmediği, gıdaların içinde domuz kaynaklı yağ, jelatin vb maddelerin olup olmadığı konusunda sürekli kuşkulu ve araştırma içinde olunmuştur. Her kesimden insanlar bu konuyla yakından ilgilenmiş, cemaat, vakıf ve dernekler kendilerine göre çözüm yolları üretmişlerdir. Ancak bu çözümler, toplumun büyük ekseriyetini içine alamamıştır. Üretici ve tüketici her kuruluş, konuyla ilgilenen vakıf ve dernekler ayrıca kendi bünyelerinde gıda komisyonları oluşturmuş, çalışmalarını bu şekilde sürdürmüştür. Türkiye’de bu tür arayışlar, önceden de olmakla birlikte 1970li yıllarda biraz daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır.

 

Tüketicilerin ürün tercihlerinde en doğru kararı verebilmek için kendisine göre belirsizlikler varsa giderilmesini istemeleri onların en doğal hakkıdır. Gıdaların hijyenik, güvenli, kaliteli ve temiz olması gibi mutlaka olması gereken kriterlerin yanı sıra; dini inançlarının gerektirdiği koşullara sahip olması da istenmektedir. Bu nedenle, tüketici, gıdaların dini inanç sistemine uygun olduğunu belgeleyen bir sistemi görmek istemektedir. Başta gıdalar olmak üzere bütün tüketim ürünlerini dini inançlara uygun olduğunu belgeleyen bir sistemin olması tüketicilerin güvenini kazanmasını sağlar.

 

Birçok ürün için helal ya da haram çok açık belli iken, belirli olmayan, kuşkulu ya da şüpheli olarak kabul edilen bazı ürünler de vardır. Bu durumda olan ürünler için sertifikasyona gerek vardır. Bu şüpheli ürünlerin hammaddesini ve kullanılan katkı maddelerinin kaynağının ve işleme yönteminin iyi bilinmesi gerekmektedir. Helal sertifikalama geçerli, ehil ve tarafsız bir kurumun söz konusu üretimi denetlemesini, helal standartlarla uygunluk içerisinde üretimin yapıldığının doğrulanmasını ve buna bağlı olarak, onaylanmış bir belge vermesini kapsayan bir yöntemdir.

 

İnsanoğlu hayatını veya yaşam şeklini kendi inanç sistemi ve dini vecibelerine (dini inancı ne olursa olsun) uygun bir şekilde yerine getirmek ister. İnanan bir Müslüman, Allah’ın Kur’anda bildirdiği şekilde hayatını, inanç sistemleri ile iç içe gerçekleştirmek arzusundadır. Hayatını anlamlandırma düşüncesi içerisinde en önemli vurgudur. Kur’an’da yüce Allah her defasında kural koyucunun kendisi olduğunu ve kullarının kendisine iman etmeleri gereğini birçok ayette bildirmektedir. Kuralsız, başıboş, hayatı kabul etmemek, ferdi ve sosyal kuralların gereğine inanmak, bu gerekçe ile bir hayat felsefesi belirlemek, kendi üzerinde bir otorite kabul edip etmemek insana has bir özelliktir. İnsanoğlu helal ve haramlarını ya kendisi belirler ya da yaratana inanır; onun emir ve tavsiyelerine göre hayatını devam ettirir. Buradaki konu ikinci gruptaki, yaratanın önerileri doğrultusunda hayatını sürdürmek isteyenlerdir. Hâl böyle olunca, Allah (c.c.)’ın helal kıldığı tertemiz nimetler haram yapılamaz ve haram kılınanlar da helal sayılamaz.

 

Helal Sertifikalı Gıdanın Önemi

Müslümanlar, öncelikle dünyada varlık nedenlerinin ve bulundukları ülkelerde bulunma sebeplerinin Allah’ın kendilerinden istediği yaşam tarzına uygun olarak yaşamak olduğuna inanmaktadırlar. Hâl böyle olunca insanlar -özellikle, dini duyarlığa hassas olan Müslümanlar- çoğunlukta yaşadığı ülkelerde hatta azınlıkta olduğu bir ülkede bile yediği-içtiği şeylerin helal ve temiz olup olmadığını bilmek ve ona göre davranmak istemektedirler. Bu bir insani ve İslami haktır. Türkiye’de üretilip pazara sunulan her gıda helal ve temiz olmayabilir. Helal lokma tüketmek İslam inancının bir gereğidir. Nefsi, malı, canı ve nesli korumak hep helal rızıkla mümkündür. Bunun için her şey helal lokmadan geçer.

 

Domuz eti, ölmüş hayvan, kan, Allah’tan başkası adına kesilen, boğulmuş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş veya yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerine boğazlanan hayvanlar haram kılınmıştır. İşlenmiş gıdalarda gıdanın ambalajına yalnızca "içinde domuz eti yoktur" diye yazmak onun helal olduğu konusunda yeterli olmaz. Çünkü haram olan yiyecek yalnızca domuz eti değildir. Dinî bakımdan usulüne uygun olarak kesilmemiş hayvanların eti ile köpek, kedi, kurt, fare gibi birçok hayvanın eti de helal değildir. İçeceklerin ambalajının üstünde "içinde alkol yoktur" yazmak yeterli olmaz. Yiyecekler gibi içeceklerin de helal olabilmesi için hem sağlığa zararlı olmaması hem de içine, rengi, tadı, kokusu belli olacak ölçüde haram olan bir şeyin katılmaması gerekir. Birçok ürün için, helal ya da haram çok açık bir şekilde belli iken belirli olmayan bazı ürünler de vardır. Bu çeşitler kuşkulu ya da şüpheli olarak kabul edilir ve bunları helal ya da haram olarak sınıflamak için daha fazla bilgiye ihtiyaç vardır. Bu durumda olan ürünler, sertifikasyon açısından kuşkulu ve şüpheli durumdadır. Bu şüpheli ürünlerin özellikle kaynağının ve kullanılan katkı maddelerinin kaynağının iyi bilinmesi gerekmektedir.

 

Pek çok şey açıkça helal, ya da haram olmayıp şüpheli durumundadır. Şüpheli şeylerden sakınılması gerekir. Şüphelilerden sakınan dini bakımından korunmuş olmakla yüksek tabakaya çıkılması gerekir. Demek ki Allah’a kavuşmanın, diğer bir tabirle veli olmanın başlangıcı şüpheliden sakınmasıdır. Şüpheli gıdanın harama götürebileceği göz önüne alınarak çok dikkatli olunmalıdır. Günümüzde pek çok şüpheli mesele vardır ki, Müslümanların onları helâl kabul etmesinden korkulur.

 

Yenmesi haram kılınmış veya İslami usulle kesilip kesilmediği, bitki kökenli olduğu halde alkolle muamele yapılıp yapılmadığı bilinmeyen katkı maddeleri de şüpheli kabul edilir. Şüpheli ürünlerin özellikle hammaddesinin ve kullanılan katkı maddelerinin kaynağının iyi bilinmesi gerekmektedir. Katkı maddeleri, gıdaların renklendirilmesinde, tatlandırılmasında veya besleyici değerinin arttırılmasında da kullanılmaktadır. Ancak, katkı maddeleri belli kurallar ve standartlar altında kullanılabilir. Bu konular üretici firma sahibini de çok fazla ilgilendirmemektedir. Bu tür gıdalar dindar tüketiciler tarafından kuşkulu gıdalar grubuna girmektedir. Ancak, bu katkı maddelerinin kaynağı, üretim yöntemleri ve helal olup olmadıkları tüketiciler tarafından tam olarak bilinememektedirler.

 

Avruapa’da Helal Gıda Sorunu

Bilindiği üzere Müslümanlar için helâl kesim ve Yahudiler içinse “koşer” kesim için hayvanların bilincinin yerinde olması gerekmektedir. Hollanda’da ve diğer pek çok Avrupa ülkesinde şimdiye kadarki uygulamada, mezbahalarda hayvanlar kesilmeden önce uyuşturuluyor; ancak Müslümanlar ve Yahudi kasaplar, din özgürlüğü sebebiyle, bundan muaf tutulmuş ve hayvan kesimini dinlerinin gereğince yapıyorlardı. Yasağın ardından helâl ve koşer usullerde kesim yapılan mezbaha ve kasapların faaliyetlerine kısıtlama gelerek ancak Hollanda daki Müslüman ve Yahudilere yetecek kadar kesime izin verilmektedir. Bu yüzden Hollanda’daki Müslümanların, Belçika ve Almanya’dan helâl kesim et ithalatına başlaması veya mezbahalarını oralara taşımaları yakın gözüküyor.

 

Hollanda ve Almanya bu yüzden HSG sorununu çözme konusunda yıllardan beri öncü durumdadır. En önemlisi ise etin İslami kurala göre kesilip piyasaya sunulup sunulmaması meselesidir. Problemlerin en büyüğü helâl et meselesidir. Zira bu konuda da ihtilaflar bulunmaktadır. Bir taraftan “Ehl-i kitabın kestiği helâldir” diyenler bulunurken ve bu kaide İslâm hukukunda ittifakla kabul edilirken, diğer taraftan “%50’si ateistim diyen Avrupalılara nasıl ehl-i kitap diyeceğiz” sorusu gündeme gelmektedir. Bu konu özellikle Güney Amerika, İspanya ve benzeri et ihraç eden ülkeler için hayatî önem taşımaktadır. Avrupa ülkeleri arasında henüz kesin bir çözüm yoluna girmemiş bir ülke de Almanya’dır. Müslüman nüfus resmî iddiaların aksine 5 milyonu bulmaktadır. Almanya’da Türk işyerleri ve kasaplarını bir tarafa bırakırsak Alman marketleri ve kesimhaneleri meseleyi yeterince kavrayamamıştır. Çoğu kesimhaneler, İslâmî usullere göre kesim yapmaya gönüllü değillerdir. Sebebi hayvan haklarını savunan ve bunu protesto eden gruplardır. Alman kanunları uyuşturulmamış bir hayvanın kesimini yasaklamaktadır ve bu da çoğu Müslümanların itirazıyla karşılaşmaktadır. Bu sebeple helâl gıda teminatçıları helâl eti dışarıdan temin etme yoluna gitmektedirler. Almanya’da Müslümanlar helal sertifikalı ürün istiyor. Almanya Müslümanlar Konseyi, ülke genelinde ortak bir helal sertifikasının geçerli olmasını taleb ediyor. Çeşitli toplantılarda yapılan açıklamalarda, “Alman gıda sektörünün Müslüman yemek kültürüne daha fazla yer vermesi gerektiği belirtiliyor.

 

Avrupa'nın en çok Müslüman yaşayan ülkesi olan Fransa'da HSG ve helal et tüketimi sorunu had safhadadır. İslami usullere göre göre kesim yapan mezbaha sayı belli bir süre öncesine kadar yoktu. Fransa'daki en büyük problem hayvan kesimleri narkoz verilip bayıltarak yapılmaktadır. Son dönemde bunun ülke genelinde mecburi hale geldiği belirtilmektedir. Bu tür kesilmiş etler helal olmayacağı için helal belgesi veren firmalara da kuşku ile bakılmalıdır. Bu yüzden Fransa Mezbahalarda helal kesimle ilgili birçok problem olduğunun Fransa'da kesil etlerin içinde yüzde yüz güvenle helal et bulmak çok zor idi. Bu problemi çözülebilmesi için bazı şirketler Romanya ve Macaristan'da mezbaha açarak bu problemi çözmeye çalışmışlardır.

 

Ayet ve Hadislerle Helal-Haram Gerçeği

Müslüman ve dindar olduğunu kabul eden bir insan yediği içtiği her bir gıdanın kaynağını, üretim yöntemini, hangi bileşenler ve katkı maddelerinden oluştuğunu mutlaka bilmek ister. Ayrıca, maddi ve manevi hayatının sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmenin en önemli güvencesi olarak bilinçli ve helal dairede yiyip içmek olduğuna inanmaktadır. Ayet ve hadislerde de helal gıda tüketmenin öneminden çok bahsedilmektedir. Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bu yönde birçok ayet vardır. İnsanı temiz ve Müslüman olarak yaratan Allah (c.c.) onun için temiz yiyecekler de yaratarak birçok ayeti kerimede hem insanlığa hem iman edenlere hem de bütün Peygamberlere böylece bütün insanlığa seslenerek helal, hoş, sağlıklı ve temiz gıdaları tüketmeleri ve pis, zararlı, çirkin, haram olan her şeyden uzak durmalarını emretmiştir. Çünkü Müslüman’a sadece temiz ve güzel yiyecek ve içecekler helâldir. “Sana, kendilerine neyin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: ‘Size iyi ve temiz şeyler helâl kılındı…(Mâide/4-5). Bu; bazı şeylerin pis, kötü ve zararlı olduğu, dolayısıyla onları yemenin ve içmenin Müslüman’a zarar vereceği manasına gelir.

 

Şeytanın adımlarına uymayınız. Çünkü o size apaçık bir düşmandır (Bakara-168). Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah’a şükredin (Bakara-172). Ey Peygamberler, pak ve helal gıdalardan yiyiniz. İyi ve hayırlı işler yapınız. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı bilirim (Muminun, 51). Allah’a (c.c) ve ahirete inanan içki içmesin, içki içilen sofraya da oturmasın. Size ölü hayvan, kan, domuz eti, Allah`dan başkası namına kesilen hayvan, boğulmuş, vurulmuş, yukarıdan yuvarlanmış ölmüş hayvanlar haram kılındı (Maide, 3). Üzerine Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır (Enam, 121).

 

Kuran’dan ayetlerin yanında son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) de Müslümanların helal lokma yemeleri ve içmeleri üzerinde önemle durmuş ve haramdan kaçınmaları için her türlü örnek uygulamaları bizatihi kendi örnek hayatında göstermiştir. Bir hadiste Resul-i Ekrem (s.a.v.) şüpeli olduğu belli olanlar için şöyle buyurmuştur. “Şüphesiz ki helal belli, haram da bellidir. Bu ikisi arasında çok kimselerin bilmedikleri şüpheli şeyler vardır. Her kim şüpheli şeylerden korunursa, kendisini haram şeylerden korumuş olur. Şüphesiz ki Allah sizin şifanızı size haram kıldığı şeylerde kılmamıştır (Buhari–İbn Mes’ud). Haram ve helâl hükümleri inananlar için olup kendisini dindar Müslüman olarak görenler için bir anlam ifade eder. Bir kimsenin sınırı veya kendisinin kırmızı çizgileri yoksa o kimse için ”helâl ve haram” kavramları yoktur. Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet-i Sahiha helal ve haram konusu üzerinde hassasiyetle durmuştur. Müslümanlık helal ve haramı iyi bilmek ve ona göre yaşamaktan geçer. Hazreti Ömer de (r.a.) bu hususun önemini şöyle ifade etmiştir: “Bir kimsenin sadece kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız; konuştuğunda doğru söylüyor mu, kendisine bir şey emânet edildiği zaman emânete riâyet ediyor mu, dünya ile meşgul olurken helâl-haram gözetiyor mu, ona bakınız” demiştir (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ). Yukarıdaki ayet ve hadislerden anlaşıldığına göre Müslümanlara, çok az bile olsa alkollü içkilerin tüketimi yasak edilmiştir.

 

Helal Belgesi Sahteciliği

Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde Helal belgesi veren firma, vakıf ve şirket türemiş durumdadır. Üretilen ürünlerin hammaddeleri, üretim proses aşamaları ve kullanılan katkı maddelerini incelemeden veya bilinmeden helal belgesi veren firmalar mevcuttur. Bir ürünü sadece laboratuvara götürüp analiz ettirmekle o ürün helal olabileceği konusu tam olarak doğru olmayabilir. Bu konuda nelerin haram veya yasak olduğu tam olarak hazırlanmış bir standart olması gerekir. Hangi maddelere bakıldığı ve bunların hangi yöntemlerle analiz edildiği ve analizi kimlerin yaptığı önemlidir. Buna benzer konularda dünyanın birçok yerinde yapılan aldatmaları herkes çok iyi bilmektedir. Ürünlerine alerjen, kanserojen ve ani ölümlere bile neden olabilecek katkıları katan, yemlerine kan, ölü hayvan etleri ekleyip ürettiği gıdaların belli bir kısmını GDO’lu ürünlerden oluşan firma sayısı yıllarca market raflarını doldurmuştur.

 

Bunları sadece ‘helâl’ yazan bir belge ile aklamasının yanlış olacaktır. Onun için önüne gelen herkesin helal belgesi vermemesi gerekir. Bu belgeler ancak alt yapısını eksiksiz olarak hazırlayarak resmi mercilerden gerekli izni almış ve ayrıca uluslararası akreditasyon firmalarınca da akredite olmuş ve devlet tarafından denetlenen firmalar aracılığıyla verilmelidir. Devlet içinde öyle bir denetleme mekanizması henüz bulunmamaktadır. Devlet içinde bu denetleme mekanizmasının en kısa sürede oluşturulması gerekmektedir.